
Deprem sonrası hijyen ve çevre sağlığı yönetimi, bir afetin ardından toplumun hızla toparlanması, ikincil felaketlerin (salgın hastalıklar) önlenmesi ve hayatın normale dönme sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için en kritik unsurlardan biridir. Depremin yol açtığı yıkım, temiz su ve kanalizasyon gibi temel altyapı hizmetlerini felç edebilir, kalabalık ve uygunsuz barınma koşulları yaratabilir ve atık yönetimini sekteye uğratabilir. Bu durumlar ise hızla yayılabilecek bulaşıcı hastalık salgınları için uygun bir zemin hazırlar.
Bu kapsamlı rehber, deprem sonrası hijyenin neden bu kadar önemli olduğunu, olası riskleri ve bu riskleri en aza indirmek için alınması gereken detaylı önlemleri incelemektedir.
1. Deprem Sonrası Hijyenin Hayati Önemi ve Riskler
Depremlerin ardından enfeksiyon hastalıklarının ve salgınların görülme sıklığı önemli ölçüde artar. Bu durumun temel nedenleri ve yarattığı riskler şunlardır:
A. Altyapısal Bozulmaların Etkisi
Depremin yol açtığı hasar, su şebekelerinin kırılmasına ve kanalizasyon hatlarının çökmesine neden olabilir. Bu durumlar:
- Su Kirliliği: Kanalizasyon sularının temiz içme suyu şebekesine karışmasıyla, Kolera, Tifo, Paratifo, Hepatit A ve Hepatit E gibi su ve gıda kaynaklı fekal-oral yolla bulaşan hastalıkların salgın potansiyeli artar.
- Yetersiz Su Temini: Hem içme hem de kişisel temizlik için güvenli suya erişimin kısıtlanması, temel hijyen uygulamalarını imkansız hale getirir.
B. Barınma Koşulları ve Kalabalık Yaşamın Etkisi
Geçici barınma merkezleri (çadır kentler, konteyner kentler) veya hasarlı yapılarda kalabalık ve yakın temas içinde yaşamak, diğer bulaşıcı hastalıklar için risk oluşturur:
- Solunum Yolu Enfeksiyonları: Yetersiz havalandırma nedeniyle grip, COVID-19 ve diğer solunum yolu patojenleri hızla yayılabilir.
- Dermatolojik Hastalıklar: Kişisel hijyenin aksaması, uyuz, bitlenme (pedikülozis) ve çeşitli deri enfeksiyonlarının yayılmasına yol açar.
- Vektör Kaynaklı Hastalıklar: Atıkların birikmesi, durgun suların oluşması ve çevre kirliliği; sivrisinek, kemirgen ve diğer vektörlerin artmasına neden olarak Sıtma ve Leishmaniasis gibi hastalıkların yayılma riskini artırır.
C. Yaralanmalar ve Tıbbi Riskler
Depremde enkaz altında veya dışarıda yaralanan kişilerin kontamine (kirlenmiş) yaraları, uygun temizlik ve tetanoz aşısı yapılmadığı takdirde ciddi enfeksiyonlara neden olabilir.
2. Deprem Sonrası Hijyenin Sağlanması İçin Detaylı Önlemler
Afet sonrası hijyeni sağlamanın yolu, dört temel başlık altında toplanan koruyucu halk sağlığı uygulamalarından geçer: Su Güvenliği, Kişisel Hijyen, Gıda Güvenliği ve Çevre Sağlığı (Atık ve Vektör Kontrolü).
A. Su Güvenliği ve Sanitasyon Yönetimi
Su, hayatta kalmanın ve enfeksiyon kontrolünün anahtarıdır. Güvenli su temini ve kullanımı için atılması gereken adımlar şunlardır:
- Güvenli Su Kaynağı Tespiti ve Kullanımı:
- Öncelik: İlk tercih her zaman ambalajlı, kapalı şişe suları olmalıdır.
- Kaynatma: Kaynağı belirsiz olan veya şebeke suyu kullanma zorunluluğu varsa, su en az 1 dakika kaynatıldıktan sonra soğutularak kullanılmalıdır. 2000 metrenin üzerindeki rakımlarda bu süre 3 dakikaya çıkarılmalıdır.
- Kimyasal Dezenfeksiyon (Klorlama): Kaynatma imkanı yoksa su, Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği standartlara uygun klor tabletleri veya %5-9 sodyum hipoklorit içeren çamaşır suyu ile dezenfekte edilmelidir (pratik olarak 1 litre suya yaklaşık 5 ml, yani 1 çay kaşığı çamaşır suyu eklenip 30 dakika bekletilmelidir. Ancak bu oranlar yerel sağlık otoritelerinden teyit edilmelidir).
- Su Depolama Hijyeni:
- Kullanılacak depolar veya kaplar, kirli yüzeylerle temas etmemeli, düzenli olarak sabun ve suyla yıkanmalı, ardından klorlu suyla dezenfekte edilmeli ve kurumaya bırakılmalıdır.
- Kullanım sırasında hijyenik önlemlere dikkat edilmelidir (örneğin, kap içine el sokulmaması).
- Kullanım Suyu Yönetimi: İçme suyu ayrı tutulmalı, temizlik ve banyo gibi amaçlar için mümkünse ikinci bir su kaynağı (filtrelenmiş veya dezenfekte edilmiş su) kullanılmalıdır.
- Sebze ve Meyve Yıkama: Çiğ tüketilecek sebze ve meyveler, güvenli su ve yetkili kurumların belirlediği orandaki klor solüsyonunda dezenfekte edildikten sonra (örneğin %1’lik klor solüsyonundan 1 litre suya 20-30 damla) bol temiz su ile durulanmalıdır.
B. Kişisel Hijyen Uygulamaları
Kişisel hijyen, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemede en etkili ve en kolay uygulanabilir önlemdir.
- El Hijyeni:
- Temel Kural: Eller, yemek hazırlamadan/önce, tuvalet sonrası, enkaz teması sonrası, bebek bezi değiştirdikten sonra ve öksürük/hapşırık sonrasında en az 20 saniye boyunca su ve sabunla ovularak yıkanmalıdır.
- Alternatif: Su ve sabuna erişim yoksa alkol bazlı el antiseptikleri (en az %60 alkol içeren) kullanılabilir. Ancak eller görünür şekilde kirliyse, mutlaka su ve sabun tercih edilmelidir.
- Vücut ve Giysi Hijyeni:
- Mümkün olduğunca sık duş alınmalı veya ıslak bezlerle vücut silinerek temizlenmelidir.
- Giysiler ve özellikle iç çamaşırları sık sık değiştirilmelidir. Kirli giysiler hemen yıkanamıyorsa kapalı bir poşette muhafaza edilmeli ve temiz giysilerden ayrı tutulmalıdır.
- Ağız ve Yüz Hijyeni: Dişler günde en az iki kez fırçalanmalı, burun ve ağız salgıları tek kullanımlık mendillere atılmalı ve mendil hemen çöpe atılmalıdır.
- Menstrual Hijyen: Kadınlar için yeterli hijyenik ped ve temizlik malzemesi sağlanmalı, kullanılmış pedler özel olarak poşetlenip atılmalıdır.
C. Gıda Güvenliği Yönetimi
Gıda kaynaklı zehirlenmeler ve enfeksiyonlar, toplu yaşam alanlarında hızla yayılabildiği için gıda güvenliğine azami dikkat gösterilmelidir.
- Güvenli Gıda Tercihi: Sadece ambalajı bozulmamış, son kullanma tarihi geçmemiş, konserve ve paketli gıdalar tüketilmelidir.
- Pişirme ve Saklama: Gıdalar iyice pişirilmeli, pişmiş ve çiğ gıdalar ayrı kaplarda saklanmalıdır. Mümkünse sıcak yemekler tüketilmelidir.
- Temizlik: Gıda hazırlama kapları ve mutfak malzemeleri her kullanımdan sonra sabunlu suyla temizlenmeli ve mümkünse dezenfekte edilmelidir.
D. Çevre Sağlığı ve Atık Yönetimi
Uygun atık ve dışkı bertarafı, vektörlerin üremesini engeller ve çevre kirliliğini önleyerek hastalık bulaşma zincirini kırar.
- Tuvalet ve Dışkı Yönetimi:
- Geçici Tuvaletler: Barınma alanlarında yeterli sayıda, kolay erişilebilir ve hijyenik geçici tuvaletler (seyyar tuvaletler) kurulmalı ve düzenli olarak klorlu suyla dezenfekte edilmelidir.
- Dışkı Bertarafı: Açık alanlara dışkılama ve idrardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Bebek bezleri, hijyenik pedler gibi atıklar ağzı bağlı poşetlerde toplanmalı ve diğer atıklardan ayrı yönetilmelidir.
- Katı Atık Yönetimi (Çöp):
- Çöpler, ağzı kapalı çöp torbalarında biriktirilmeli ve düzenli olarak (günde en az bir kez) toplanarak yerleşim yerlerinden uzaklaştırılmalıdır.
- Çöp bidonları kapaklı olmalı ve çevreye yayılmaları engellenmelidir.
- Vektör Kontrolü:
- Sivrisinek ve Diğer Böcekler: Su birikintileri engellenmeli, sinek üremesini önlemek için kimyasal veya biyolojik mücadele yöntemleri uygulanmalıdır.
- Kemirgenler: Gıdalar kapalı kaplarda saklanarak kemirgenlerin gıdalara erişimi engellenmeli ve ilaçlama yapılmalıdır.
3. Salgın Hastalık Kontrolü ve İzleme (Sürveyans)
Hijyen uygulamalarının aksaması sonucu ortaya çıkabilecek salgınları erken tespit etmek ve kontrol altına almak için sistematik bir izleme sistemi kurulmalıdır:
- Sürveyans Sistemi: Toplu yaşam alanlarında ishal, kusma, yüksek ateş, sarılık, döküntü gibi bulaşıcı hastalık belirtileri gösteren vakalar hızlıca tespit edilmeli, kayıt altına alınmalı ve yetkili sağlık birimlerine bildirilmelidir.
- Erken İzolasyon: Belirti gösteren bireyler, diğer insanlarla teması en aza indirmek için mümkünse izole edilmelidir.
- Aşılama: Afet bölgesinde yaralananlara Tetanoz aşısı ve risk altındaki gruplara (özellikle çocuklara) Hepatit A gibi aşılar, Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği acil aşılama takvimine göre uygulanmalıdır.
Deprem sonrası hijyen ve çevre sağlığı yönetimi, sadece bireysel çabalarla değil, yerel yönetimlerin, sağlık otoritelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının multidisipliner ve koordine çalışmalarıyla tam olarak sağlanabilir. Unutulmamalıdır ki, afetin kendisi kadar, sonrasında ortaya çıkan hijyen eksikliği ve salgınlar da can kaybına neden olabilir. Bu nedenle, koruyucu sağlık hizmetlerinin sürekliliği, toparlanma sürecinin temelini oluşturur.

